Yok
artık kalmadı
yazılmamış,
söylenmemiş...
Neler
söylemeliyim?
Neyi,
nasıl anlatmalıyım?
diye
her düşündüğümde...
İnan!
Hiç
bir şey bulamıyorum atık.
Her
bir durumu
her
bir durumunu
anlatmışım
hep.
Hem
de uzun, uzun
ve
de büyük bir özenle...
İnan,
gerçekten inan!
Hiç
kalmamış söylenmeyen...
Ve
de büyük bir özlemle,
sevgiyle
ve de değer bilmeyle
yazılmayan...
Hiç
kalmamış...
Her
bir sözümü,
her
bir sözünü
saklamışım;
bir
değerlendirme için değil,
bir
hazinenin en değerli
parçaları
olarak
saklamışım.
Arkasında,
içinde ve
her
bir damlasında
görüyorum
bugün yine
bir
sevgi, bir sorumluluk
ve
özlemi varmış
hep
o özlenen huzurun
ve
mutluluğun...
Ne
kadar istesem de şu an,
inan,
yok artık,
kalmamış
söylenmeyen
yazılmayan...
İnsan
ya yakalayabilir
aşkı,
mutluluğu ve sevgiyi,
ya
da hep özler, bekler
aşkı,
mutluluğu bulmak için.
İnan,
asıl sorun da, belki de
burada
kendini bulmakta...
Aşkı,
mutluluğu, sevilmeyi
bulup
da bilemeyenler bunun
değerini,
ancak,
bunları yitirdiklerinde
anlayabilirler
boş şeyler için
harcadıklarını,
o
da belki de anlayabilirler...
Ya
da kaçıp giden en
güzel
şeyleri için hayatının,
belki
de, yine hem kendilerini
hem
de kandırmak için,
neler
neler uydurabilirler.
İnan,
işte
sen de o günleri
yaşamak
durumuna düşersen,
belki
de bir an dürüst olduğunda
kendine
ağlayamayacaksın bile.
Çünkü
artık,
inan,
sen
kendini kandırmakda o denli
ustalaşmış
olacaksın ki
en
doğal duyguların bile
sana
elini uzatamayacak.
İnan,
sen, yaşamımda en
çok
değer verdiğim,
sevip,
saydığım, sen,
ne
olup bittiğini bile anlayamadan
yaşamın
bir köşesinde
bir
sığıntı gibi yerini aldığında
bomboş
kalacaksın.
İnan,
ağlayamıyorum artık
öyle
eskisi gibi
yüreğim
çok daralsa da...
İnan,
yokluğun
üzüntü
vermiyor artık öyle...
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 19.01.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder